Tag Archives: düğün hediyeleri

Sevgilinizi mutlu edin

20 Mar

Sevgiliye hediye almak için özel bir gün beklenmez. Sevgiliye her zaman bir hediye alınabilinir. Çünkü bir süre sonra mağazaları, hediye ve alışveriş sitelerini gezerken onu anımsatacak ürünler çarpar göze. Hemen bu hediyeyi ona almalıyım,eminim ki çok beğenecek ya da yakışacak diye düşünülür. Ve bir neden beklemeden hediye verilir. Aslında nedensiz alınan hediye karşınızdaki kişiyi daha çok mutlu eder. Sevgilinizi heran düşündüğünüzü göstermenin en güzel yollarından biridir ve bu ansızın ortaya çıkan hediye onu çok mutlu edecektir.
Özel günlerde farklılık yaratmak için çok düşünülür, araştırılır yani baya kafa patlatılır. Değişik sunumlarla onu şaşırtmak için elinizden geleni yaparken, normal bir günde verilen hediye için böyle bir çabaya gerek yoktur. Çünkü sevgiliniz zaten bu sürprize çok şaşıracak ve çok sevinecektir.2_117
Mutlu etmek için de alınır hediye. İlla onu anımsatması beklenmez bazen. Küçük bir kolye, film izleme,  kol düğmesi, kravat ya da çiçek gibi… Onu düşündüğünüzü bilmesi yetecektir ona. Sıradan geçen günleri anlamlamdırmak ve özel kılmak aslında ne kadar da kolay, değil mi?
Ya da ayrı mekanlardaysanız teknolojinin nimetlerinden faydalınabilinir. Bugün birçok hediye sitesi sizlere hizmet vermektedir. İşyerinizdeyken internet üzerinden bir tıkla onun işyerine hediye gönderebilirsiniz.

Bu onu hem mutlu hem motive edecektir. Teknolojinin nimetlerinden faydalanarak, özel bir günü beklemeden sevdiğinizi mutlu etmenin tam zamanı.

Anne Sevgisi Tarif Edilemez

18 Mar

Anne sevgisini anlatmaya tarifler yetmez. Bilirim boş yere dememiş peygamber efendimiz cennet annelerin ayakları altındadır. Çile çeken, eziyetler gören yavrusu için bunlara katlanan hep annelerdir. Anneler değil midir yavrusuyla ağlayan onunla gülen onunla ağlayan hastalandığında onunla sabahlayan. Önemli olan sadece anneler gününde hatırlamak ya da bayramlarda hatırlamak değildir annelerimizi onları çok sevdiğimizi her fırsatta göstermektir. Yaşlanınca bakmak, istediklerinde yanlarında olmaktır annelerimizin. Hiç bir sevgi anne sevgisinden büyük değildir bana göre sizce bilemem tabii. İnsana neden sevdiğini söylemek zor gelir asıl büyüklüktür sevdiğini söylemek bir nebze olsun yalnız olmadığını göstermek bir anne 10 evlada bakabilir ama 10 çocuk annesine bakamaz derler çok doğrudur nedense yaşlandıklarında bir kenara atılır anneler ve babalar nedenini çözemedim. Neden yaparız bunu, neden utanç kaynağı olurlar onlar bizlere bakarken bir “off” bile demezken biz neden onlara of deriz kızarız üzeriz? Yeri gelir naz yaparız yeri gelir tehtid ederiz şunu almazsan babama söylerim diye halbuki onlar bizi en içten duygularla severler tüm kötülüklerden korurlar hatta bizler için canlarını verirer. Hadi bir iyilik yapıp şimdi annelerinizin elini öpün onların yüzlerindeki sevinci görmek inanın bir ömre bedeldir:)))) Özellikle bayram yaklaşırken, ne olur hiçbir büyüğü yalnız bırakmayın..

Annelerimiz en güzel ve en özel hediyelere layıktır siz de anneniz için özelini seçin🙂

Çanakkale Savaşı Destanı

18 Mar

Çanakkale Savaşı Destanı

Çanakkale Savaşı, I. Dünya Savaşı sırasında 1915-1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadası’nda Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleriarasında yapılan deniz ve kara muharebeleridir.[9] İtilaf Devletleri; Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti konumundaki İstanbul’u alarakİstanbul ve Çanakkale boğazlarının kontrolünü ele geçirmek, Rusya’yla güvenli bir tarımsal ve askeri ticaret yolu açmak, Alman müttefiklerinden birini savaş dışı bırakarak İttifak Devletlerini zayıflatmak amaçları ile ilk hedef olarak Çanakkale Boğazı’na girmişlerdir. Ancak saldırıları başarısız olmuş ve geri çekilmek zorunda kalmışlardır. Savaş sonucundan iki taraf da çok ağır kayıplar vermiştir.

Osmanlı İmparatorluğu, Almanya’nın Rusya’ya savaş ilan ettiğı 1 Ağustos 1914’ün hemen ertesi günü, Almanya ile bir ittifak antlaşması imzalamıştır. Bu antlaşma, İmparatorluk’un eninde sonunda Almanya’nın ana gücü oluşturduğu İttifak Devletleri safında fiilen savaşa gireceği anlamına gelmektedir. Enver Paşa, fiilen savaşa girmeyi, seferberliğin tamamlanmamış olması ve Çanakkale Boğazı savunmasının tamamlanmaması gibi gerekçelerle ertelemeye çalışmıştır. Ancak Almanya, bir an önce savaşa fiilen girilmesi için baskılarını sürdürmüştür. Bu baskılar, Akdeniz’de İngiliz donanması önünden çekilen Goeben ve Breslau savaş gemilerinin İstanbul’a gelmesiyle bir oldu bittiye getirilmişti. Daha sonra Osmanlı Donanması’na bağlı bir grup gemiyle Karadeniz’e açılan bu gemiler 27 Ekim 1914 tarihinde Rus limanlarını bombalayınca Rusya, Osmanlı İmparatorluğu’na savaş ilan etmiştir.

Birleşik Krallık Donanma Bakanı Winston Churchill, 1914 yılı Eylül ayında Çanakkale Boğazı’nın donanmayla geçilerek İstanbul’un işgalini öngören bir planı Başbakan Herbert Asquith’e vermiştir. Plan, çeşitli evrelerden geçerek uygulamaya kondu ve Birleşik Krallık ve Fransa gemilerinden oluşan bir donanmanın Boğaz’a geniş çaplı ilk saldırıları 1915 Şubat ayında başlatıldı. En güçlü saldırı ise 18 Mart 1915 günü uygulamaya konuldu. Ancak Birleşik Donanma ağır kayıplara uğradı ve deniz harekatından vaz geçilmek zorunda kalındı.

Deniz harekatıyla İstanbul’a ulaşılamayacağı anlaşılınca bir kara harekatıyla Çanakkale Boğazı’ndaki Osmanlı sahil topçu bataryalarını ele geçirmek planı gündeme getirilmiştir. Bu plan çerçevesinde hazırlanan İngiliz ve Fransız kuvvetleri 25 Nisan 1915 şafağında Gelibolu Yarımadası’nın güneyinde beş noktada karaya çıkarılmıştır. İngiliz ve Fransız çıkarma kuvvetleri her ne kadar Seddülbahir ve Arıburnusahillerinde köprübaşları oluşturmayı başardılarsa da Osmanlı kuvvetlerinin inatçı savunmaları ve zaman zaman giriştikleri karşı taarruzlar sonucunda Gelibolu Yarımadası’nı işgalde başarılı olamadılar. Bunun üzerine sahildeki kuvvetler takviye edilmek için Arıburnu’nun kuzeyinde Suvla Koyu’na 6 Ağustos 1915 tarihinde yeni kuvvetlerle bir üçüncü çıkarma yapılmıştır. Ancak 9 Ağustos’ta Kurmay AlbayMustafa Kemal’in Birinci Anafartalar Muharebesi olarak bilinen karşı taarruzunda İngiliz Komutanlığı ihtiyat tümenini ateş hattına sürerek sahilde tutunmayı ancak başarabilmiştir. Mustafa Kemal ertesi gün Kocaçimentepe – Conk Bayırı hattında yeni bir karşı taarruz gerçekleştirmişti, bu hattaki Anzak birliklerini de geri atmıştır. İngiliz ve Anzak kuvvetlerinin İkinci Anafartalar Muharebesi olarak bilinen genel taarruzları ise Osmanlı savunmasını aşamamıştır. Tüm bu gelişmelerin sonrasında İngiliz, Anzak ve Fransız kuvvetleri Gelibolu Yarımadasını 1915 yılı Aralık ayı içinde tahliye etmiştir.

Osmanlı Bataryası

Osmanlı Bataryası

13 Yasındaki günüllü bombacı

13 Yasındaki günüllü bombacı

 

Atatürk Ve Kahraman Arkadaşları Cephede

Atatürk Ve Kahraman Silah Arkadaşları Cephede

 

Burçlara Göre Hediye – İkizler Burcu

16 Mar

Burçlara Göre Hediye Almanın Önemi

Özel günler yaklaştıkça sizi de bir sıkıntı basıyordur mutlaka.Yaklaşan özel günlerin en büyük sıkıntısı ve derdi acaba ne hediye alacağım sorusu oluyor. Sevgililer günü olsun, doğum günü olsun, evlilik yıl dönümü olsun, anneler günü olsun, babalar günü olsun vs. her özel gün de bu sorun karşınıza çıkıyor.

Bu sorun ile baş edemez hale geldiyseniz ne hediye almama gerekiyor diye kara kara düşünmeye başladıysanız imdadınıza burçlar yetişiyor.İşte burçlara göre en uygun hediye seçenekleri.Birebir aynı hediyeyi almayacak da olsanız size fikir verecek seçenekler ile burç sahibinin zevkinden haber verecek.

İkizler Burcu İçin Hediyeler (22 Mayıs – 21 Haziran)

Meraklı, değişken ruhlu, zeki, sosyal ilişkileri kuvvetli, her türlü yeniliğe açık olan ikizlere hediye almakta zorlanmayacaksınız.

Sosyal ilişkileri kuvvetli ikizler kadınına kitaplar; ışıltılı kişiliğini ortaya çıkaracak ilgi çekici bir tişört, cep telefonu kabı, minyatürler, orijinal küpe ve kolye, okumayı ve yazmayı çok sevdikleri için ona özel kalem , sevdikleri için bilimsel, biyografi tarzındaki kitaplar; zeki ikizler erkeği içinse zeka oyunları, satranç ve tavla takımı, maket arabalar, spor bir süveter ya da gömlek, kum saati, play station hediye etmek onları çok mutlu edecektir.

 

Burçlara Göre Hediye – Koç Burcu

15 Mar

Burçlara Göre Hediye Almanın Önemi

Özel günler yaklaştıkça sizi de bir sıkıntı basıyordur mutlaka.Yaklaşan özel günlerin en büyük sıkıntısı ve derdi acaba ne hediye alacağım sorusu oluyor. Sevgililer günü olsun, doğum günü olsun, evlilik yıl dönümü olsun, anneler günü olsun, babalar günü olsun vs. her özel gün de bu sorun karşınıza çıkıyor.

Bu sorun ile baş edemez hale geldiyseniz ne hediye almama gerekiyor diye kara kara düşünmeye başladıysanız imdadınıza burçlar yetişiyor.İşte burçlara göre en uygun hediye seçenekleri.Birebir aynı hediyeyi almayacak da olsanız size fikir verecek seçenekler ile burç sahibinin zevkinden haber verecek.

Koç Burcu Hediyesi (21 Mart – 20 Nisan)

Coşkulu, sabırsız, neşeli, hiçbir şeyden yılmayan koç burcunun zevklerinin abartılı olduğunu bilmelisiniz.

Canlı renkleri seven koç kadını için kırmızı bere, atkı, fotoğraf albümü, şık bir şal ve eşarp, mutfak gereçleri hediye edebilirsiniz. Ayrıca bakımlı koç kadınına epilasyon aleti, renkli taşları olan kolye, yüzük, saç şekillendirme seti, manikür seti de uygun armağan alternatifleridir; hareketli özgürlüğüne düşkün koç erkekleri ise oto aksesuarları, mp3 player, şık bir çakı ve çakmak, traş makinesi, spor ayakkabı, ve iyi bir t-shirte hayır diyemezler.

“Ne hediye alsam ?” sorusu tarih oluyor

13 Mar

Özel günlerin vazgeçilmez ritüeli hediyeleşmek eski çağlardan beri adet olurken günümüzde ise ödev haline geldi adeta.  Yılbaşı, bayram, anneler günü, babalar günü gibi herkes için özel günlerin haricinde bir de kişiye özel olarak, sevdiklerinizin doğum günü,  evlilik töreni, yeni ev hediyesi gibi kişiye özel durumlarda da hediye alıp vermek yaygınlaştı.

Sevgiliye-hediye

Ancak bu kadar özel gün için ayrı ayrı güzel ve anlamlı hediye bulmakta zorlanıyorsanız, sadece hediyelik eşyalardan oluşan sanal bir mağazadan yardım almalısınız. Bu şekilde mağaza mağaza gezmeden, standart, anlamsız hediyelik eşyaların içinden seçim yapmak zorunda kalmadan sevdiklerinizi mutlu edecek hediyeleri sipariş edip, ücretsiz kargo servisiyle evine yollayıp onlara en güzel sürprizi yapabilirsiniz.   Aldığınız hediyenin benzersiz olmasını istiyorsanız ya çok para harcayacak ya da ilginç hediyelerin yer aldığı bir mağazadan hediye bakacaksınız.  Arkadaşlarınızla hem hediyeleşip hem şakalaşmak için özel düşünülüp üretilmiş sıradışı ve ilginç hediyeler bulmak artık zor değil.  Arkadaşınıza unutulmayacak bir doğum hediyesi alarak yıllarca konuşacağınız güzel ve keyifli anlar yaşayabilirsiniz.

En güzel hediye sevdiklerinizin kullanabileceği bir hediyedir.  Özellikle yeni ev hediyesi düşünüldüğünde bu daha da geçerli oluyor. Yeni evine taşınan arkadaş veya akrabalarınızın evine en yakışacak hediyeyi oturduğunuz yerden görüp seçim yapmak güzel olur değil mi ? O zaman siz de henüz geçmediyseniz internetten hediye almayı düşünmelisiniz derim. Binlerce çeşit hediyelik eşyayı çok kısa bir zamanınızı ayırarak görebilir, hem zahmet etmeden,  hem de sıradanlığa düşmeden, güzel bir hediye alarak hem kendinizi hem de sevdiklerinizi mutlu edin.

Özel günlerin en özeli olan gün için, anneler günü ve babalar günü için ise doğru hediye seçimi daha bir önemli hale geliyor. Anneler günü hediyesi ve babalar günü hediyesi bizim en çok seçmekte zorlandığımız hediye türleri olarak karşımıza çıkıyor. Hem anlamlı, hem ekonomik hem de kullanışlı bir hediye bulmak her zaman kolay olmuyor.

 

Burçlara Göre Hediye – Yengeç Burcu

11 Mar

Burçlara Göre Hediye Almanın Önemi

Özel günler yaklaştıkça sizi de bir sıkıntı basıyordur mutlaka.Yaklaşan özel günlerin en büyük sıkıntısı ve derdi acaba ne hediye alacağım sorusu oluyor. Sevgililer günü olsun, doğum günü olsun, evlilik yıl dönümü olsun, anneler günü olsun, babalar günü olsun vs. her özel gün de bu sorun karşınıza çıkıyor.

Bu sorun ile baş edemez hale geldiyseniz ne hediye almama gerekiyor diye kara kara düşünmeye başladıysanız imdadınıza burçlar yetişiyor.İşte burçlara göre en uygun hediye seçenekleri.Birebir aynı hediyeyi almayacak da olsanız size fikir verecek seçenekler ile burç sahibinin zevkinden haber verecek.

Yengeç Burcu İçin Hediyeler (22 Haziran – 22 Temmuz)

Yaratıcı, sadık, duygusal, mizaçlı yengeç burçlarını memnun etmek istiyorsanız eviyle ilgili şık ve özel hediyeler satın alabilirsiniz.
Hassas yengeç kadını için romantik şamdan ve abajurlar, iç çamaşırları, mayo, bir buket gül, inci kolye, yemek yapmayı sevdikleri için mutfak gereçleri onları şımartmaya yetecektir.
Sevdiklerine ve evine düşkün olan yengeç erkekleri içinse; ikinizin resmini koyabileceği şık özel bir çerçeve, projeksiyon sistemi, romantik DVD, resim çerçevesi, ve albümü, maket gemi tercih edebilirsiniz.

Tıp Bayramı

11 Mar

Tıp Bayramı

Tıp Bayramı, her Mart ayının 14’ünde kutlanan, Türkiye’de tıp alanından çalışanların hizmet sorunlarının tartışıldığı, bilime katkılarının ödüllendirildiği bir anma ve kutlama günüdür.

14 Mart 1827’de, II. Mahmut döneminde, Hekim Başu Mustafa Behçetin önerisiyle ilk cerrahhanenin, Şehzadebaşı’daki Tulumbacıbaşı Konağı’nda Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire adıyla kurulması, Türkiye’de modern tıp eğitiminin başladığı gün olarak kabul edilir. Okulun kuruluş günü olan 14 Mart “Tıp Bayramı” olarak kutlanmaktadır.

İlk kutlama, 1919 yılının 14 Mart’ında işgal altındaki İstanbul’da gerçekleşmiştir. O gün, tıbbiye 3. sınıf öğrencisi Hikmet Boran’ın önderliğinde, tıp okulu öğrencileri işgali protesto için toplanmış ve onlara devrin ünlü doktorları da destek vermişti. Böylece tıp bayramı, tıp mesleği mensuplarının yurt savunma hareketi olarak başlamıştır.

1929-1937 yılları arasında 12 Mayıs günü Tıp Bayramı olarak kutlandı. Bu tarih, Bursa’daki Yıldırım Darüşşifası’nda ilk Türkçe tıp derslerinin başladığı tarih olarak kabul edildiği için Tıp Bayramı yapıldı. Ancak zamanla bu uygulamadan vazgeçildi ve yeniden 14 Mart Tıp Bayramı oldu.

Çevrenizdeki Doktorlar veya doktor adayı sevdikleriniz için çok kullanışlı bir o kadar da güzel olan kişiye özel bir hediye almak istemezmisiniz ?

Birbirinden Farklı Hediye Tasarımları için Tıklayınız…

8 Mart Kadınlar Günü

7 Mar

KADINSA..

Kadınlar_GünüSıcacık gülüşünden,
O kocaman yüreğinden,
Işıl ışıl bakan gözlerinden,
Çok şey beklerler senden.

İşvesinden cilvesinden,
Yeri geldiğinde tribinden,
O tatlı sert dilinden,
Yoktur bu hayatta çekmeyen.

Samimiyeti can-ı gönülden,
Fedakarlığı en derinden,
Karşılıksız seven,
Kadındır sizi bekleyen.

Kadınlar gününü özel kılan hayatınızda rol oynayan özel kadından ibarettir. O kadın sizin hayatınızı özel kılar. Dokunduğu yerlere güzellik, estetik katar. Çünkü daha derin düşünür kadın, detayları daha çok önemser. Yukardaki şiirimde de belirttiğim gibi bunlar alışkanlık yapar ve karşındaki kadınsa ondan daha çok şey beklersin. İşvesiyle güldürür tribiyle öldürür kadın hısmı. Ama onu da özel yapan budur. Hem yakınırız hem de ararız o hafif değişken hallerini.
Sevdiğini tam sever, sevmediğine de kıyamaz. Çünkü kadın anaçtır. İlk kadınımız da analarımızdır. Kadın toprak gibidir. Ne ekersen onu biçersin misali. Yani kadına ne yaparsan ona göre karşılığını alırsın. Üretkendir, verimlidir, sevgidir.
Ruh hali çok çeşitlidir. Bu ay sarışınsa bir dahaki ay esmer olabilir. Herşeyi dener iyi gözlemler. Beyninin iki lobundaki konuşma merkezleri de çalışır. Kadınlar için pabuç kadar dili var derler ya bu arada pabuçlara da ayrı bir ilgisi vardır kadının. Giymeyecek olsa da alır o beğendiği ayakkabıyı.
Bir kez daha kendi açımdan anlattım kadınımı, kadınlığımı. Hala da ifade edemediğim, bazen ifadelere sığmayacak özelliklerini belirtemedim belki, ama şu var ki hayatınızdaki kadına sıkı sıkı sarılın ve bu güzel 8 Mart gününü onlara adayın.. Armağan edin…

Hediyenin Anlamı Ve Tarihçesi

4 Mar

Yılbaşı kutlamalarına giden günler, ‘armağan’ ve ‘hediye’ sözcüklerinin en çok duyulduğu, hediye vermenin kitleselleştiği günlerdir… Hediye verme kavramının Batı dünyasındaki, özellikle de Avrupa’daki gelişimine ve bu kavrama ilişkin yaklaşımın tarihine bir göz attığımızda, 1650’de kaleme alınmış bir metindeki şu satırlar hemen göze batar:

“Armağan vermek, aslında tam yeri gelmişken veriliyor gibi görünen, ama sunulmasında hiçbir yarar olmayan şeyler için kullanılır…”

Diğer bir deyişle, 17. Yüzyıl Avrupa’sında ‘armağan’, aslında ‘hoş’ ama ‘içi boş’ bir sunum olarak algılanır.

Antik Çağ meraklısı Lyon’lu gezgin Jacob Spon (1647-1685), ‘Hediyelerin Kökenine Dair’ adlı kitabında, hediye verme geleneğinin Roma’nın ilk krallık dönemlerine rastladığını anlatır.

Bu bilgiye Spon, Roma’nın çoktanrılı ‘resmî’ dininin Batı dünyasındaki son savunucularından Simmakus’un mektuplarında rastladığını belirtir.
Simmakus’a göre, krallığın önde gelen yöneticilerine, bayram ve yılbaşı hediyesi niyetine, bir saygı nişanesi olarak, Sağlık Tanrıçası Strenia’nın ormanlarından toplanmış mine çiçeği dalları gönderilirdi. Bu dallardan, bir bitki çayı yapılırdı.
Latin dillerinde, bayram ya da yılbaşı hediyesi anlamına gelen ‘strenna’ ya da ‘étrenne’ sözcüğü de işte buradan gelir…
Sonra zamanla, dostlara tatlı ve hoş bir yıl dilemek adına, bu mine dallarının yanına incir, hurma ve bal da eklendi. İmparatorluk dönemi Roma’sında, işler değişti; soylu tabaka ve seçkinler, atalarının bal çömleği yerine, içinden altın şıkırtıları gelen çömlekleri yeğlediler!
Ancak Roma Kilisesi’nin Batı’ya ve Doğu’ya hâkimiyeti, çoktanrılı dönemi anımsatan her şeyin yasaklanmasına ve bu arada, hediye verme geleneğinin de dışlanmasına yol açtı. Fakat Hıristiyanlık da kendi geleneklerini yerleştirirken, hediyeler ve armağanlar da işin içine ‘sızdılar’…
18. Yüzyıl’ın Batı dünyasında, yani din baskısının azaldığı ve ‘Aydınlanma’ döneminin yaşandığı zamanlarda, armağan vermenin aynı zamanda bir ziyafet veya parti vermekle eş anlamlı olarak kullanıldığını görüyoruz. Burada da yine bir keyif ve zevk kavramı söz konusudur.
Tabii bu arada, doğum günleri, yıldönümleri, Noel ya da yılbaşı hediyeleri, artık neredeyse sosyal bir zorunluluk olarak kabul edilmektedir. Ayrıca doğru zamanda verilmesi, alan kişide bir sevinç ve şükran duygusu uyandırması gibi, hediyenin gerçek anlamına uygun düşecek bazı kurallara uyulması da önemsenir artık…
Bir diğer kural da, verilmeden önce, hediyenin ne olduğunun söylenmemesi ve sürpriz olarak kalmasıdır. Bu arada, hediyeyi verenle alanın konumlarının da birbirine uygun düşmesi önemsenir.
Hediyenin parasal değerinin ne çok az ne de çok fazla olmaması da kişiler arasındaki ilişki dengesini bozmaması açısından, önem verilen bir konu haline gelir.

Son olarak armağanın, verilen kişinin zevkine uygun olması, aynı zamanda veren kişinin buna olan ilgisini ifade etmesi makbuldü.
Hediye verme, bir armağan sunma konularının belli kurallara, toplum tarafından gelen kabul gören alışkanlıklara bağlanması da 18. Yüzyıl’da yaygınlaşır.
Bu dönemin Batı oünyasında, armağanlaşmak, artık beraber çalışan veya bir arada yaşayan çeşitli zümrelerden insanlar arasında, geleneksel bir ‘âdet’ halini alır. Özellikle çocuklar, armağanların verildiği bayram ve yılbaşı gibi özel günleri, dört gözle beklemeye başlarlar…
19. Yüzyıl’ın ortalarına gelindiğinde, kuzeydeki bazı ülkelerde ve Fransa’nın doğusunda Noel armağanlarının, ‘Aziz Nikolas Günü’ armağanları ile aynı dönemde verilmeye başlandığı görülür.
Patara doğumlu olan ve bugünkü adıyla ‘Derme’, antik ismiyle de ‘Myra’ kentinin piskoposluğunu yapan ‘Aziz Nikola’, aralarında, çocukların diriltilmesi de dahil olmak üzere, çeşitli mucizeler gerçekleştirmesiyle tanınmış kutsal bir Hıristiyan din adamı idi…
6 Aralık’ta kutlanan ‘Aziz Nikola Günü’, Kuzey ve Doğu Avrupa’da ‘çocukların günü’ olarak kabul edilir… Tabii bu bölgelerin, Güney Batı Anadolu’nun koşullarından çok farklı olan kültürüne ve iklim şartlarına ‘uyum sağlayan’ Aziz Nikola böylece uzun, kırmızı paltosu ve Ren geyikleriyle, çocuklara hediyeler dağıtan ‘Noel Baba’ olmanın ilk adımlarını atar…
Kuzey Amerika’ya göç eden Hollandalı ve Alman göçmenler de, bu geleneği Kuzey Amerika’ya aktarırlar.
Aslında, 1850’lerin Avrupa’sında sahneye giren ve 1930’larda yeni rolüne iyiden iyiye yerleşen Noel Baba’nın varlığı, çocuklara verilen Noel armağanlarının, yavaş yavaş eski dinî bağlantılardan kopmasına yol açar!
Bir çelişki gibi gözükse de, bu böyledir: Hz. İsa’nın doğum gününün kutlandığı 24/25 Aralık günü ve Noel Haftası ile yılbaşının birleştirilmesi, ilginç bir sonuca yol açacaktır:
‘Noel Baba’ imajının Hıristiyanlık kisvesinden giderek sıyrılıp laik bir yılbaşı simgesi haline gelmesi süreci yaşanacaktır…
Hediye verme geleneğinin Batı dünyasındaki serüvenine göz atarken, Roma’nın ilk kralları döneminde bu anlayışın toplumda yayıldığını söylemiştik… Ama şu da bir gerçek ki, hediye ve armağan kavramının tarihçesi, sadece Roma ya da Ortaçağ ve sonrası Avrupa’sının kralları arasında değil, Doğu dünyasının şahları, padişahları ve sultanları arasında da kendine ilginç öyküler bulur.
Bu öyküler arasında, dillere destan olmuş hediye serüvenleri vardır. Örneğin bir Bizans imparatorunun Kurtuba kenti hâkimine gönderdiği kıymetli bir kitabın yanına, bir de çevirmen eklemesi ya da Harun Reşid’in Büyük Karl’a gönderdiği saat, bu tür hediye öykülerinin arasında, en çok öne çıkanlardır.
Osmanlı tarihine bakarsak, imparatorluk döneminde, yakın ya uzak, ilişkide bulunulan ülkelere gönderilmekte olan hediyelerin değerinin, 17. Yüzyıl’da dikkat çekici bir artış gösterdiğini söylemek mümkündür.
Ama elbette, bu armağanlara karşılık, ilişkide bulunulan ülkelerin hükümdarları da, İstanbul’a kendi hediyelerini gönderirlerdi…
Bu hediyeleşmelerde, armağanların cinsi, bize bugün, o dönemin kıymet ve zenginlik ölçüleri konusunda da fikirler verebilir…
1639’da, Hint hükümdarı Hurrem Şah’ın İstanbul’a gelen elçisi IV. Murad’a, o dönemin kuruş hesabıyla, yüz elli bin kuruşluk bir mücevherli kemer ve fil kulağından yapılıp üzerine gergedan postu kaplanmış bir kalkan sunmuştu.
1641’de Dersaadet’e gelen İran elçisi Sultan I. İbrahim’e, birçok kıymetli hediyenin yanı sıra, mükemmel birkaç küheylân ve pek çok ipek halı getirmişti.
1644’te gelip Saray’a kabul edilen Nemse elçisinin I. İbrahim’e sunduğu hediyeler arasında ise, en çok dikkati çeken, gümüşten yapılmış ve özel bir mekanizmayla hareket ettirilen bir şadırvandı.
Nemse elçisinin getirdiği hediyeler arasında, altın kakmalı 30 gümüş sahan, bir sini ve bir leğen-ibrik de göze çarpıyordu.
1653’te IV. Mehmet (Avcı) tarafından Hint hükümdarı Cihan Şah’a gönderilen hediyeler arasında, yirmi kadar cariye, zümrüt kabzalı bir hançer, pek mükemmel ve kıymetli bir at takımı yer alıyordu. Bu arada, Cihan Şah’ın elçisine de, altı bin altın, bir kürk ve bir at verilmişti.
Yine aynı yıl Cihan Şah, Osmanlı padişahının hediyelerine karşılık armağanlar göndermişti. Bunlar arasında, bir elmaslı sorguç ve hançer ile, o zamanlar, toplam değeri üç yüz bin kuruş olarak tahmin edilen kıymetli hediyeler yer alıyordu.
1656’da Hind hükümdarına elçi olarak gönderilen Muizade Efendi ile yollanmış hediyeler arasında, yekpare büyük zümrütlü bir sorgucun yanı sıra, altın ve mücevherlerle süslü koşumlarıyla beraber, dört küheylân vardı.
1657’de İstanbul’a gelen İran elçisi ile gönderilen hediyeler arasında ise, altın ve mücevherle süslü olağanüstü koşumlara sahip iki küheylân da bulunuyordu.
1657’de, yine IV. Mehmed’e İran şahı tarafından, birçok armağanın yanı sıra, birkaç katar deve ile bir büyük fil gelmişti.
1665’te Avusturya ile yapılan antlaşmadan sonra, Viyana’ya Kara Mehmet Ağa büyükelçi tayin edilince, Avusturya hükümdarına sunulmak üzere yanında götürdüğü hediyeler şunlar olmuştu:
Bir murassa sorguç, bir direkli çadır, yirmi seccade, beş acem halısı, yüz sarık, kırk hil’at, bir okka amber, on iki at, koşumları özel olarak yapılmış ve çok kıymetli iki at.
1682’de yine IV. Mehmed’e, Moskova elçisi vasıtasıyla, birçok hediyenin yanı sıra, tam 1.198 samur kürkü sunulmuştu.
II. Mustafa padişah olduğunda (1695), İran şahı tarafından cülûs tebriki nedeniyle gelen elçinin yanındaki hediyeler, birkaç katar deve yükü idi.
Bunlara karşılık olarak da, İstanbul’dan İran şahına, altın zincirli ve elmas, yakut, zümrüt ile bezeli koşumları olan birkaç safkan at; zümrüt ve elmaslarla işlenmiş özel bir topuz, altın ve mücevher bezeli bir hançer, elmaslı bir sorguç…
Gelelim Osmanlı’nın Tanzimat sonrası dönemlerine… Kırım Savaşı’nın ardından, 1856’daki Paris Kongresi nedeniyle, Fransız devleti kongre delegelerine son derece kıymetli hediyeler verir.
Osmanlı’nın kendini Avrupa’ya kabul edilmiş gören Bâbıâli yönetimi de, bu tür jestlerin gerisinde kalmak istemez: Kongrenin başkanı Valefski’nin eşine Bâbıâli yüz yirmi bin kuruş kıymetinde bir gerdanlık hediye eder.
Fransa ikinci delegesi ile Fransız Dışişleri müsteşarının ve kongre başkâtibinin eşlerine de, yine Bâbıâli tarafından, beşer bin kuruş değerinde gerdanlıklar verilir.
Avusturya Dışişleri Bakanı ile Fransa büyükelçisinin eşlerine, yine aynı vesileyle, yüzer bin kuruşluk gerdanlıklar hediye edilirken, İstanbul’daki Avusturya elçisinin eşine de, beş bin kuruşluk bir gerdanlık verilir…

 

gp_645217

 

 

 

 

Sultan Abdülaziz döneminin (1860-1876) ilginç bir hediye öyküsü de, padişahın Avrupa gezi sırasında yaşanır. Abdülaziz Fransa’da, III. Napolyon’un eşi İmparatoriçe Eugénie’ye, Saray’ın kuyumcubaşı Hoca Bogos’a yaptırılmış pırlantalı bir gerdanlık hediye eder. Bu gerdanlığın o günkü değeri, yedi yüz elli bin kuruş olarak hesaplanır.

II. Abdülhamid döneminin dillere destan bir hediyesi de İngiliz büyükelçisi Lord Canning’in eşine padişahın ihsan ettiği murassa altın bilezik ile çiçek buketi biçimindeki iğnedir. Bunların o günkü toplam değerinin yüz bin kuruş civarında olduğu rivayet edilir.